Sırat Köprüsünden Geçmek
İletişim, özel yaşantımızda ve mesleki hayatımızda çok önemli bir yere sahip. Davranışlarımız, konuşmamız ve diğer kanallarla bu mesajlarımızı nasıl ilettiğimiz veya bu mesajları nasıl algıladığımız farklı oranlarda anlamamıza ve anlaşılmamıza neden olur. Bu da farklı konulardaki başarılarımızı, mutluluklarımızı, sevinçlerimizi etkiler.
İç denetim, iletişimin en hassas olduğu mesleklerden
biridir. Kelime anlamı olarak “dinlemek” ten gelen ve karşıdakini anlayıp
alınan mesaj veya bilgiyi başka birine iletmek olan bu meslekte başarılı
olmanın en önemli yolu iletişim konusunda uzmanlaşmaktan ve iletişimi iyi
kurmaktan geçer.
Çoğu zaman ve haklı olarak iletişimin saha çalışması
sırasındaki önemi üzerinde durulur. İç denetimde iletişimin önemli olduğu diğer
paydaş da üst yönetimdir. Üst yönetimle kurduğumuz ilişki, kurduğumuz
iletişimden doğrudan etkilenecektir. Bu nedenle üst yönetimle iletişime önem
vermemiz, çalışmalarımızın sağlayacağı katma değer açısından gereklidir.
Yaşadığım ve ilerleyen satırlarda özetleyeceğim olay, üst
yönetimle kurulan iletişimin ne kadar hassas olduğunu ve iyi yönetilemediği
takdirde ne tür sonuçlar doğuracağını göstermeleri açısından paylaşılmaya değer
görüyorum.
Çalıştığım kurumda denetimden sorumlu yönetici olarak
görev yapıyordum. Bu kapsamda bir raporumuzu bitirmiş, nihai raporu Yönetim
Kurulu Başkanı’na sunmuştuk. Başkanın asistanı, beni arayarak Başkanın benimle
görüşmek istediğini söyledi. Gerekli hazırlıkları yaparak odasına çıktım.
Başkanın önünde hazırladığımız son rapor vardı. Selamlaştık, oturmamı rica
ederek konuşmaya başladı.
Hazırladığımız raporu okuduğunu, genel olarak mutabık
olduğunu, ancak raporda belirtilen bazı konularda farklı düşündüğünü ifade
ederek, raporda değişiklikler yapılmasını istedi.
Ben de rapordaki konuların saha çalışması sonucu ortaya
çıkan bulguları ve buna bağlı olarak gerçekleri yansıttığını, değiştirilmesinin
objektifliği bozacağını, bu nedenle değişikliklerin yapılmaması gerektiğini
uygun bir üslupta ifade ettim.
Bu cevabım üzerine içerde soğuk bir rüzgâr estiğini
hissettim. Nitekim başkan, “O zaman biz seninle anlaşamıyoruz, bunun ne
anlama geldiğini biliyor musunuz?” dedi.
Ben de cevaben işim gereği gerçekleri doğru ve tarafsız
bir şekilde raporlamamın görev ve sorumluluğum olduğunu, bunun için istihdam
edildiğimi, ücret aldığımı ifade ederek, aksi bir tutum içine girmemin kurumun
gözü ve kulağı olan bir fonksiyonun güvenilirliğini zafiyete uğratabileceğini
söyledim. “Şu an raporu değiştirebilirim. Ama bu yanlışı yapıp raporları değiştirme
alışkanlığı kazanırsam kurum gerçeklerini nasıl anlayacaksınız? Doktorunuzdan
da gerçekleri mi, yoksa duymak istediklerinizi mi istiyorsunuz? Yetki sizde, dilerseniz
raporda yer alan durumdan farklı aksiyon alabilirsiniz.” dedim.
Bu cevabımdan sonra küçük bir sessizlik oluştu. Sonra başkanın
yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, iki kolunu havaya kaldırarak, mesajı aldım,
haklısın diyerek, bana teşekkür etti.
Bu olay, üst yönetim ile kurulan ilişkinin ne kadar
hassas olduğunu ve yönetimin zirvesinde iletişimin sırat köprüsünden geçmeye
benzediğini göstermesi açısından sıra dışı bir tecrübe olmuştu.
Yaşadığım bu sıra dışı olay vesilesi ile edindiğim
tecrübem gösteriyor ki yönetimin zirvesinde iletişimin önem ve hassasiyeti
sırat köprüsünden geçmekten farksızdır. Özellikle mesleğimiz açısından
bakıldığında, iç denetim profesyonelleri için diğer meslek grupları ile
karşılaştırıldığında kariyer ve işimiz ile ilgili kader çizgimizin çok farklı
olduğunu söyleyebiliriz. Bir avukat, bir doktor, bir bağımsız denetçi meslek
etiği ile uyuşmayan bir durum karşısında bir dosyayı, bir hastayı kabul
etmeyebilir, bir mali tabloyu onaylamayı reddedebilir. Profesyonelliğin bir
gereği olan bu tutum bir kariyerin sonu ya da geçimini sağladığı işin
kaybedilmesi demek değildir. Ancak durum iç denetçiler açısından çok farklıdır.
Çünkü iç denetçilerin müşterileri çalıştıkları kurumun yönetim kurulu ve üst
yöneticileridir. Meslek etiği ve uygulama standartlarına aykırı davranmaları
talep edildiğinde tercihleri kariyerleri için bir son ve işin kaybedilmesi
olabilir. Paylaştığım tecrübem iç denetçiler için yönetimin zirvesinde
iletişimin hayati bir konu, ilkesel bir duruş olduğunu göstermektedir.
Mesleğimiz adına önemli gördüğüm husus ise; profesyonel
iç denetçi olmayı arzu eden herkes gerektiğinde kariyeri ve işinin sonu
olabilecek durumlarda ne yapabileceğini sorgulamalı, gereğini yapabileceğine
dair kuşkusu olanlar başka çalışma alanları bulmalıdır.
Ali
Kamil UZUN
Türkiye
İç Denetim Enstitüsü Kurucu ve Onursal Başkanı
Yorumlar