Değişim Çağında Güvenilir Bir Danışman Olabilme
Yaşadığımız
çağı tanımlayan kelimelerin başında değişim geliyor. Değişim, hiçbir dönem
olmadığı kadar, dikkat ettiğimiz, konumumuzu belirlerken göz önünde
bulundurduğumuz bir unsur haline geldi. İş dünyası aktörleri, en kritik
kararlarında dahi bu dinamizmi dikkate alıyor. Değişim her çağda ve her yerde
geçerli bir olgu olmasına rağmen, bugün yaşadığımız değişim özelliğinin diğer
dönemlerden farkı, bu değişimin son derece hızlı yaşanan, bu nedenle gelecek
için iddia sahibi olanlar tarafından dikkate alınması gereken bir zorunluluk haline
gelmesidir.
İç denetçiler olarak, kurumlarda, iş
süreçlerini değerlendiren, bu süreçlerin gelişmesini amaçlayan bir mesleği icra
ediyoruz. Bu süreçler sürekli değişiyor. Bu değişimi yakından takip etmemiz, onu
öngörmemiz çalışmalarımıza yansıtmamız gerekiyor. Değişimin hızı, ekonomik
belirsizliğin de etkisiyle bu değişimin takibini zorlaştırıyor. Adeta değişime
uyum yerine, değişimi öngörmeyi gerekli kılıyor. IIA - Uluslararası İç
Denetçiler Enstitüsü’nün yayınları olan Enhancing
Value Through Collaboration: A Call to Action (Global Report-Temmuz 2014),
ile Internal Auditor Dergisi’nin Ağustos 2014 sayısında yer alan
Mind The Gap
makalesi ve Haziran
2014 sayısında yer alan The Death of the
Tick Mark makaleleri iç denetçilerin hazırlıklı olması gereken bu değişimin
yönünü işaret eden güzel çalışmalar arasında yer alıyor.
İş süreçlerindeki değişimi takip
edip, geleceği öngörmeye çalışarak yaptığımız çalışmalar, bizi iç denetçilerin
bu değişim sonunda alacağı konumu düşünmeye zorluyor. Denetlediğimiz süreçler
değişirken, bunları deneyleyecek yöntem, kullandığımız teknolojik araçlar ve
sahip olmamız gereken nitelikler de değişiyor. İç denetçilerin “değer katma” misyonu bu değişimi zorunlu kılıyor.
Bu değişimi öngören iç denetçiler
kurumlarda paydaşlar için güvenilir bir danışman olurken, bu değişimi takip
dahi edemeyenler ise güncelliklerini kaybederek piyasa dışına atılma riski ile
karşı karşıyalar. Bu değişim, iç denetçilerin
güvence veren bir görevli olmaktan öte, kurumlarda güvenilir bir danışman olabilmesi
için fırsat sunuyor.
İç denetçilerin kurumlarda güven
duyulan bir danışman olabilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olması
gerekiyor.
Değişimi Öngörebilme
Bir
iç denetçi, yaşanılan değişimin gerisinde kalmamak, esen rüzgârı kendi lehine çevirmek
istiyorsa paydaşların beklentilerini dikkate alarak, değişime odaklanmalı, bu
değişime uyumunu “değer yaratan” özelliğini ortaya çıkaran yeni yöntem ve yollar
uygulamakla göstermelidir. Bu, iç
denetçilerin organizasyonların kurumsal yapıları hakkında bütünsel bir bakış
açısına sahip olmasını zorunlu kılıyor. Bu bakış açısı da ancak iddia sahibi, gerekli
niteliklere sahip iç denetçilerle mümkün olacaktır.
Değişen ve karmaşıklaşan riskler, bu
riskleri tam anlamıyla kavrayan iç denetim insan kaynağının bulunmasını zorunlu
kılıyor. İç denetim birimlerinde istihdam edilen iç denetçilerin yeterli sayıda
olması, iç denetçilerin değişimin dinamik yapısına ayak uydurabilen, paydaşların
isteklerine uyum sağlayabilecek nitelikte olması gerekiyor. İç denetim
birimlerinin, iç denetçilere bu bilgi ve becerilerini kazandıracak bir
stratejiye sahip olması bekleniyor.
Yeni Risk Alanlarına Karşı Hassas
Olma
İç
denetçilerin, stratejik riskler konusunda yönetim kurulları, denetim komiteleri
ve üst yönetimler için bir danışmanlık işlevi göreceği bekleniyor. Bu öngörü,
iç denetçilerin, kurumun risklerini tahmin ederek onlara odaklanmasını, bu
konuda yönetim kurulu ve üst yönetim için bir güvence vermenin yanında, onlar
için bir güvenli danışman olmasını da zorunlu kılıyor. Bu zorunluluk, iç
denetçileri yeni riskleri anlamaya, onlara odaklanmaya zorluyor. Bilgi
teknolojileri riskleri, büyük veri riskleri, sosyal medya riskleri, çevreye
duyarlı olmaktan kaynaklanan riskler, kurumsal yönetimden kaynaklanan riskler
bu yeni risklere örnek gösterilebilir. Bunlarla birlikte büyük bir doğal afet
gibi diğer paydaşların her zaman gündeminde yer almayan risklerin de sürekli
göz önünde bulundurulması gerekir. Muhtelemen bugün farkına vardığımız riskler
yanında, yakın bir dönemde hiç farkına varmadığımız risklerle karşılaşacağız.
Yaşadığımız deneyimler bunu gösteriyor. Bu nedenle, iç denetçilerin kurumda bir
“risk sensörü” görevi görebilmesi, riskleri önceden algılayabilmesi önem
kazanıyor. Bu da iç denetçilerin kurumun faaliyet gösterdiği endüstri hakkında
bilgi sahibi olması, bu konuda uluslararası gelişmeleri takip etmesi; bu
bilgileri değerlendirirken, kurumu bütüncül bir bakış açısıyla düşünebilmeleriyle
mümkün olacaktır.
Risk
değerlendirme sürecindeki bu dinamizm, iç denetçilerin çalışmaları sırasında
kullandığı risk esaslı iç denetim planlarının da daha esnek olmasını gerekli
kılıyor. Risk değerlendirmesine dayanan risk esaslı iç denetim planının,
kurumun karşılaştığı yeni riskleri içermesi, planın bu yeni risklere karşı
revize edilmesi gerekiyor. Değişimin yaşadığımız hızı karşısında, yıllık risk
esaslı iç denetim planlarının güncelliklerini kaybedeceklerini ifade etmek
yanlış olmayacaktır.
Yeni Denetim Alanlarına Odaklanma
Son
dönemde yaşanan ekonomik krizler, gelişmiş ülke ekonomilerin yaşadığı
bunalımlar, yüzyıllık kurumların kepenk kapatması, ekonomik dünyanın bütün
aktörlerini etkiledi. Ekonomik yaşamın amiral gemisi olarak da nitelendirilebilecek
yatırımcılar, bu gelişmeler karşısında daha temkinli davranmaya başladı. Bu
durum, yönetim kurullarının daha hesap verebilir bir kurum yaratmaya zorlarken,
düzenleyici otoriteleri de daha ciddi önlem almaya zorladı. Kurumsal yönetim
olarak adlandırılan bu düzenlemelerin firmalarda uygulanması iç denetçilerin
odaklanması gereken alanlardan biri oldu.
Sürdürülebilirlik
çalışması, kurumsal sosyal sorumluluk, entegre raporlama gibi alanlar da iç
denetçilerin takip etmesi, kurumlarında odaklanması gereken alanlara örnek
gösterilebilir.
Paydaşlarla Uyumlu Olma
İç
denetçilerin ana paydaşları olan yönetim kurulları, denetim komiteleri ve üst
yönetimler, stratejik riskler ve yeni
gelişen iş risklerinin ele alınması hususlarında iç denetimden bir beklenti içindeler.
Bu riskler dışında paydaşların beklentilerinin karşılanması ile iç denetim
görevinin yerine getirilmesi arasındaki denge, iç denetçilerin dikkate alması gereken
önemli bir konu olacak. İç denetçilerin sadece uyum ve finansal kontrollere
odaklanmak yerine operasyonel risklere odaklanması, kritik iş risklerini göz önünde bulundurması,
paydaş beklentilerinin karşılanması için dikkate almaları gereken noktalar
olacak.
İç denetçilerin, iç denetim
paydaşları arasında yer alan denetim komiteleri ile ilişkilerini
güçlendirilmesi gerekiyor. İç denetçilerin denetim komitesi başkanına ve üyelerine
risk yönetimi, kurumun faaliyet gösterdiği endüstrideki genel gelişmeler gibi
alanlarda danışmanlık yapması; kritik iş ve endüstri konularında paydaşlarla uyum
içinde olması bekleniyor.
Firma
yönetimleri iş süreçlerinin kontrol edilmesi, risklerin yönetimi konularının
sorumluluğunu taşırken, yasal mevzuata uyum konularını da takip etmekle mükelleftir.
Yani bir yanda firmanın operasyonel süreçleri, diğer yanda yasal otoritelerin
düzenlemeleri bulunuyor. İç denetçiler, şirketlerde bu iki alanın gözetimi için
üstlendiği rol ile yönetime güvence vermenin yanında güvenilir bir danışman
olabilmelidir. Bu yaklaşımla iç denetçiler iş ve yönetim süreçlerinde
boşlukları ve tekrarları önlemek için eşgüdüm sağlayarak değer yaratacaktır.
Sonuç: Geleceği Yönetebilme
İnsanların çoğu akşam ofislerini terk
edip evlerinin yolunu tutarken, bir azınlık, dünyanın bir yerlerinde,
bilgisayarlarının başında, toplantı odalarında bilgisayar ve projeksiyon
ışıklarının altında bütün dikkatleriyle üretmek, rakiplerinin bir adım önüne
geçmek, farklı olmak için neler yapılması gerektiği üzerinde çalışıyor.
Medeniyet, sıcak yatakları yerine bu laboratuar ışıklarını tercih eden insanlar
sayesinde gelişiyor. Bu gelişim ve değişim her zaman bütün iş kollarını
etkilemiştir. Günümüzde yaşadığımız bu değişim ise diğer çağlardan yaşanılan
değişimden daha hızlı yaşanıyor. İç
denetçiler olarak bu değişimin kokusunu en çabuk alması gereken mesleklerden
birini icra ediyoruz. Gelecekte iddia sahibi olmak, değişimi yönetebilmek için
bu değişimi takip etmenin yanında, değişimi öngörebilmeliyiz. Kurumlar, bu
öngörü doğrultusunda iç denetime gerekli önemi vererek, iç denetçilerin
güvenilir bir danışman olmasına imkan vermelidir. İç denetçiler de belirtilen
bu alanlarda gerekli bilgi ve becerilerini geliştirerek kurumun geleceğinin
yönetilmesine ortak olmalılar. Napoleon’un dediği gibi “Bir değişimin önünde gidenler; lider, ortasında gidenler; durumu
kavramış, sonunda gidenler de sürüklenmiş olurlar ama, karşı çıkanlar mutlaka
yok olurlar.”
Ali Kamil UZUN, CPA, CFE, MA, CRMA, CAC
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu Başkanı
Yorumlar