Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yönetişim İlkeleri ile Yapay Zekâ Etkileşimi

Geçen hafta köşe yazımın konusu "Yönetişim" idi. Yaşadığımız toplumun kurum ve kuruluşları için ilgi ve çıkar grupları ile birlikte uyumlu yaşamalarını, sürekliliklerini sağlayıcı kural ve prensipleri ifade eden “Yönetişim” kavramının ilkeleriyle, kamu ve özel sektör kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, bilim ve meslek kurumları, bireyler olarak toplumun tüm aktörleri için güvence teşkil ettiğinden söz etmiştim. Yazımı, “Toplumun her alanında ahlaklı ve denetlenebilir olmanın farkındalığıyla, şeffaf kurum, güçlü toplum için çalışmak, ülkemizin aydınlık geleceği için vazgeçilmez sorumluluğumuz olduğunu” ifade ederek tamamlamıştım. Bu hafta da köşe yazımın konusu “Yönetişim” üzerine… “Yönetişim ilkeleri ile yapay zekâ etkileşimi” üzerine yapay zekâ ürünü ChatGPT’den yardım alarak konuyu tartışmaya açmak istedim. Yönetim kurullarının sıcak gündem konusu olan, analiz ve karar alma süreçlerinde etkili olan bir ürünün (Yapay Zeka) “Yönetişi...

YÖNETİŞİM: GELECEĞE SORUMLULUĞUMUZDUR

İki mevsimin buluştuğu bir ayda yeni bir mevsimi karşılıyoruz. Her mevsim yaşamı farklı kılıyor. Mevsimler, özellikleri ile doğanın sürekliliğinin güvencesini oluşturuyor. Doğa, dört mevsim, canlı, cansız tüm yaratıkları ile hesaplaşıyor. Bu hesaplaşma, açık ve şeffaf bir biçimde doğa yasalarına uygun olarak yapılıyor. Doğada var olan her canlının mutlak surette katıldığı bu sürecin güvenirliliği, etkinliği ve tutarlılığından ise hiç kimse kuşku duymuyor. Yazımın konusu olan "Yönetişim" ise, içinde yaşadığımız toplumun kurum ve kuruluşları için ilgi ve çıkar grupları ile birlikte uyumlu yaşamalarını, sürekliliklerini sağlayıcı kural ve prensipleri ifade etmektedir. Bu kural ve prensipler, doğa yasaları gibi açık, şeffaf, kontrol edilebilir, hesap verilebilir bir yönetim sürecini içermektedir. "Yönetişim", sadece Holding ve şirketler için değil, devlet kurumları, parlamento, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, üniversiteler, spor kulüpleri, sivil t...

Bize bir şey olmaz mı? (!)

25 yıl önce yayın hayatına başlayan mesleki bir yayın organının okurlarına “Merhaba” dediği ilk sayısında yayınlanan yazımı, arşivimi gözden geçirirken yıllar sonra tekrar okuma imkânım oldu. 2001 Eylül ayında yazılmış ve yayınlanmış yazıma konu olan, içeriğini oluşturan hususların, çeyrek asırlık bir zaman geçmiş olmasına rağmen bugün geçerliliğini koruyor olmasını görmek düşündürücü olduğu kadar üzüntü verici geldi bana… Yıllar önce yazılan, bugün hala geçerliliğini koruyan bölümleri alıntılayarak 25 yıl sonra sizlerle tekrar yazdıklarımı paylaşıyorum. “Tanrı bir gün melekleri yanına çağırarak , "artık bilimsel çalışacağız" der. Melekler şaşkın, bu sözün ne anlama geldiğini Tanrı’ya sorarlar. Tanrı, insanların ölürken söyledikleri son söz ile ahirette söyledikleri ilk sözlere bakarak, istatistik bir çalışma başlatacaklarını açıklar. Bunun üzerine melekler başlarlar Tanrı’nın söylediği gibi istatistik tutmaya. Bir gün Tanrı, meleklerden bu istatistikleri değerlendirme...

Ne olacak bu dünyanın hali?

Resim
Blog sayfamda “Yapay Zekâ ” konuğum oldu. Ben yazı başlığını verdim, “Yapay Zekâ ” yazar oldu. Yaşadığımız dünyanın dün ve bugününün sorumlusu insan geleceğine yanıt arıyor. Dünyanın bu hale gelmesinden sorumlu “yapan zekâ” insanın icadı olan yapay zekâ “ChatGPT” den yardım istedim. Noktasına, virgülüne dokunmadan gelen cevabı paylaşıyorum. Boynuz kulağı geçer derler, insanın icadından insana altın öğütler nedir? Yapay zekâ ChatGPT’nin kaleminden haftanın yazısı sizlerle… Her kuşağın diline dolanmış bir cümle bu: “Ne olacak bu dünyanın hali?” Kimisi savaşlardan yakınıyor, kimisi iklim krizinden, kimisi de insanların birbirine olan tahammülsüzlüğünden. Haksız sayılmazlar. Çünkü dünya gerçekten de, bazen sabah haberlerini izlerken içimizi burkan, akşam yatağa girerken “İyi ki bugün de sağ salim atlattık” dedirten bir hale büründü. Ama durun… Gerçekten bu kadar kötü mü her şey? Yoksa biz mi hep kötüye odaklanıyoruz? Elbette dünyada yanlış giden çok şey var. Ormanlar yanı...

MERAK VE GÜVEN

Medeniyet tarihinde, merak ve güven duygularının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Keşfetme tutkusu ve hazzı, bugün kullandığımız birçok aracı ve sahip olduğumuz imkânları borçlu olduğumuz bu merakın bir eseridir. İlkel çağlarda dağın ardında ne olduğunu öğrenmek istemekle başlayan, berrak bir gece, gökyüzünde göz kırpan cisimlerin tanımlanması ihtiyacıyla devam eden, daha sonra yeni kıtaların peşine düşme ve yeni ufuklar arama serüvenleriyle tetiklenen bu duygu, belki bu satırları okurken kullanımımıza çıkacak yeni bir ürünle devam edecektir. Keşifle somutlaştırabileceğimiz bu merak duygusu, bir yandan kişisel bir anlam ifade ederken, diğer yandan üretimine önayak olduğu artı değerler açısından toplumsal bir değer de kazanıyor. Kristof Kolomb 1492’de gemisinin dümeninde okyanuslar aşmaya hazırlanırken, bu keşfetme arzusu kadar sonradan yol açacağı toplumsal kazanımlarla da anılıyor. Bu nedenle keşfetme, bireysel tarihler için bir heyecan ve haz, medeniyet tarihi için ise bir değerd...

YAŞLANMANIN YAŞI…

Bir bilge insana sormuşlar yaşın nedir diye... Bilge cevaplamış, duruma göre değişir, bu sebeple üç cevabı vardır diye... İlki, kronolojik yaşım olan takvim yaşımdır. Doğduğum günden bugüne yaşadığım süre... İkincisi biyolojik yaşım, göründüğüm halimdir. Asıl önemlisi üçüncüsüdür... Psikolojik yaşım... Geçmişten çok bahsetmeye başlamışsam yaşlandığımın habercisidir, takvim yaşımdan da yaşlıyımdır o zaman... Bilgenin ifadelerinde, birey, kurum ve toplum olarak çıkarılacak kıssadan hisse dersler bulunuyor… Birey, kurum, toplum olarak geçmişimize takılıp, geleceğe dair yeni bir şeyler söyleyemiyorsak bireysel ve kurumsal yaşımızdan da daha yaşlıyız, geleceğe dair hayal kuramıyor, bulunduğumuz yerde sayıyor, bunun sonucunda birbirimize sarıyoruzdur.   Geçmişi tüketiyor, değerlerimizden uzaklaşıyoruzdur... Söylemlerimizde geleceği unutup geçmişe dair değerlendirmeler ağırlık kazanmaya başlamışsa psikolojik yaşımız itibariyle yaşlanmaya başlamışız, yaşlıyızdır... Bi...

30 YIL, SONSUZ GURUR...

Türkiye'de uluslararası standartlarda mesleki gelişim ve paylaşım platformu oluşturmak, mesleğimizle ilgili değişimi ve geleceği yönetmek için meslektaşlarımızın ulusal ve uluslararası düzeyde mesleki örgütlenmesini sağlamak amacıyla başlatılan sivil mesleki örgütlenmemizin kurumsal ifadesi olan TİDE - Türkiye İç Denetim Enstitüsünün kuruluşunun 30. yıldönümünü kutlamaya sayılı ay kaldı. Eylül ayında TİDE, 30 yaşında oluyor… Otuz yıl bir insanın ulaştığı, olgunlaşmaya başladığı, ilk gençlik çağından çıkıp vakurlaştığı bir süreç. Bir insan ömründe önemli bir zaman dilimi. Peki kurumlarımızda? Aslında bir kurum otuz yılına ulaşmışsa ve yolculuğu da hala devam ediyorsa, çok büyük bir başarı iş dünyası için… Enstitümüz de gündemi her daim canlı, ekonomisi inişli çıkışlı ülkemizde otuz yılı geride bırakıyor. Otuz yıldır meslek ailemizin çatı örgütü olarak, kapsayıcı, kucaklayıcı, yol gösterici, örnek duruşunu ve tavrını ortaya koymaya devam ediyor. TİDE’nin 30 yıllık kurumsal ...

Kıskançlığın önlenemez öfkesini yönetmek

Denetimden sorumlu üst düzey yöneticiliğim sırasında yaşadığım, meslek hayatımda önemli bir tecrübe olarak kabul ettiğim bir olayı paylaşıyorum. Piyasada yeni başlayan bir uygulamanın incelenmesi görevini aldık. Ben de iki çalışma arkadaşımı diğer kurumlarda bu işin nasıl yapıldığını, hangi uygulamalarımızın doğru olduğunu, hangilerinin iyileştirilmesi gerektiğini araştırmaları konusunda görevlendirdim. Çalışma arkadaşlarım saha çalışmasını bitirmiş, elde ettikleri bilgi ve belgeleri benimle paylaşmışlardı. Çok detaylı bir çalışma yapmışlardı. Konuyu bütün yönüyle araştırmışlardı. Ben de bu verilerin niteliğine uygun bir şekilde başkana iletilmesi için görsel sunum tekniklerini de kullanarak bir albüm şeklinde hazırlanan raporu yönetim kurulu başkanına yolladım. Bir süre sonra asistanı beni arayarak başkanın beni beklediğini söyledi. Başkanın odasına gittim. Odaya girmem ile birlikte sert bir şekilde “Bu nasıl bir rapor? Albüm hazırlayacak kadar bol vaktin var galiba, yoksa s...

ÇARŞAF KARİKATÜR OKULU

Çarşaf Karikatür Okulu öğrencileri olarak yıllar sonra değerli hocamız Raşit YAKALI ile birlikte düzenlediğimiz karikatür sergisinde buluştuk. 1980’li yıllarda yolu “ÇARŞAF KARİKATÜR OKULU” ile kesişen okulun öğrencileri karikatürcüler olarak “BİZ DE VARIZ!” 19. Nostalji sergimizle hocamız Raşit Yakalı ile birlikte Kartal Hasat Sanat Atölyesi’nde buluşarak, karikatürlerimizi sergiledik. Sergiyi gezen sanatseverler tarihsel bir sürece tanıklık ettiler. Kartal Hasat Sanat Atölyesinde gerçekleştirilen karikatür sergisi, nostaljik bir sohbetin yaşandığı, anıların tazelendiği anlamlı bir günün keyfi olarak Çarşaf Karikatür Okulunun kırk beş yıllık mazisine eklenen yeni bir anı olarak okulun tarihinde, öğrencilerinin belleğinde yerini aldı. Hocamız Raşit Yakalı, sergimizin açılışında yaptığı konuşmada öğrencileri ile birlikte bir aile olmanın mutluluğu ve gururunu paylaşırken, Raşit Yakalı Çarşaf Karikatür Okulu’nun ilk dönemlerine ilişkin anılarını paylaştı. Değerli hocamız ok...

Gelecek Cesaret İster…

Zaman geri alınmaz bir şekilde uçup gidiyor. Yaşam, soluk aldığımız her saniyesini özenle tüketmemiz gereken bir değer olarak bizi içine alıyor. Geride bırakılan, yaşanılan zaman diliminde duygularımız, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz filim kareleri gibi sabitleşiyor. Çekilen bir filmi yeniden çekme imkânınız bulunduğu halde başrol oyuncusu olduğunuz yaşam filminiz de böyle bir şansınız yok. Ancak filmin geri kalan bölümünde rolünüzü farklılaştırma fırsatlarına sahip olabilirsiniz. Hızla akıp giden zaman içinde yaşamın her saniyesini değerlendirmeliyiz. Yaşadıklarımız bize "hayatın anlamını öğretecek" kadar derslerle dolu. Hayatta alışkanlıklara dönüşen tutum ve davranışlarımızı düşünelim. Kolayına kaçıp buluşma ve görüşmelerimizi ötelememizin, ifade etmekten kaçındığımız duygu ve düşüncelerle sevgimizi hissettirmememizin, kızgınlıklar, kırgınlıklar, küskünlüklerle birbirimizden kolayca vazgeçmenin ne kadar anlamsız olduğunun farkında mıyız? Yaşam her bireye doğru ...

ULUSLARARASI GELECEK ZİRVESİ 2025 - Açılış Konuşması

Meslek Ailemizin Değerli Paydaşları, Saygıdeğer Bilim, İş ve Meslek İnsanları, Sevgili Gençler, Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz! TİDE ve MÖDAV işbirliğinde iki yılda bir düzenlediğimiz Gelecek Zirvesi’nin altıncısını “İstikbal Göklerdedir / Geleceğimiz için ufkun ötesini görmek“ temasıyla Bahçeşehir Üniversitemizin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştiriyoruz. Ülkemizin ve meslek ailemizin geleceği olan üniversite öğrencisi gençlerimizin geleceğe daha donanımlı olarak hazırlanmaları, küresel alanda rekabet edebilecek yetkinlikte yetişmelerine katkıda bulunmak amacıyla on yıldır kesintisiz sürdürdüğümüz, sırasıyla Çanakkale, Sakarya, Samsun, Afyon ve Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Gelecek Zirvesi etkinliğimiz, bu yıl ilk defa uluslararası olarak İstanbul’da düzenleniyor. Bugüne kadar Gelecek Zirvelerimiz, geleceğin tomurcuklandığı bahar mevsiminde, istiklal ve istikbalimizin inşa edildiği, ulusal bir destanın yazıldığı çağın ötesine geçen, ilham veren ö...