Meslek Adamı Olmak

17 Kasım 2006 tarihinde yapılan 10. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde yaptığım konuşmanın bir bölümünde “Meslek Adamlığı” üzerine düşüncelerimi meslektaşlarım ile paylaşmıştım.

Konuşmamda; Türkiye’de dünden bugüne iç denetimin gelişimini ve geleceğini etkileyen gelişmeleri değerlendirerek, işletmelerimiz ve denetim profesyonelleri için oyunun kurallarının yeniden tanımlandığı bir dönemin başladığına dikkat çekmiş, bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilmesine ilişkin görüş ve önerilerimi aktarmıştım.

Avrupa Birliği müzakere süreci, Sermaye Piyasası Kurumu’nun düzenlemeleri, yeni Bankacılık Kanunu ve TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilen ve meclis genel kurulunda görüşülme aşamasına gelen Türk Ticaret Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ile kurumsal yönetim ve iç denetimin gerek özel sektör gerekse kamu alanında önem kazandığından söz etmiş, SPK tarafından yayınlanan kurumsal yönetim ilkeleri ve uyum süreci ile 2008 yılında yürürlüğe girecek olan Basel II düzenlemeleri ve uluslararası yatırımlar ve iş birliklerinin mesleğin gelişimi ve önemine olan etkilerini değerlendirmiştim.

Kısaca, konuşmamın konusunu kurumsal yönetim ve iç denetimin gelişimini etkileyen düzenlemeler oluşturuyordu. Konuşma sonrası katılımcıların en çok ilgisini çeken bölümün yazımın başında sözünü ettiğim “Meslek Adamlığı” üzerine düşüncelerim olduğunu gördüm. Hatta bir meslektaşım günlük bir gazetede zaman zaman yazılar yazdığını, meslek adamlığı üzerine mesajlarımdan etkilendiğini ifade ederek, bir yazı konusu yapmak için benden müsaade istemişti. Geçenlerde kendisinden “Önce meslek adamı olunabilmeli” başlıklı yazısının yayınlandığı bilgisini aldım. Aylar önce yaptığım bir konuşmamın kısa bir bölümünü oluşturan “Meslek Adamlığı”nı gördüğü ilgi üzerine ayrı bir yazı konusu yapmayı düşünüyordum. Son zamanlarda kaybettiğimiz değerli meslek adamları bu konudaki düşüncelerimi tetikledi ve daha fazla geciktirmeden bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Konusunu yukarıda özetlediğim konuşmamda, mesleki duruş ve meslek adamı olma sorumluluğunun “Devlet Adamlığı” gibi değerlendirilmesi gerektiğinden söz etmiştim. Bir Devlet büyüğümüzü kaybettiğimizde “Devlet Adamı” kimliği üzerine değerlendirmeler yapılır, “Devlet Töreni” ile defnedilir. Ulusal bağımsızlığımızın kurumsal ifadesi olan devlet için hizmetin takdir edilmesi son derece doğaldır. Ölüm, hatta doğum günlerinde devlet büyüklerimizi anma geleneğimiz vardır. “Devlet Adamlığı” için varolan bu ritüelin “Meslek Adamlığı” için de olabileceğini düşünüyorum. Olması gerektiğine inanıyorum. İlkeleri ve değerleri, özverili ve gönüllü adanmışlığı, yetkinlikleri ve vizyonu, değer yaratan hizmetleri ve yetiştirdikleri ile her meslek adamı kendi alanında örnek gösterilen, izlenen bir liderdir. Meslek adamları bu özellikleri ile sıra dışı, farklı, risk alan kişiler olarak değerlendirilir. Bu yazıyı yazmadan önce İç Denetim dergisinin 16. sayısında yer alan karikatürümde meslek adamlığının sıra dışı, farklı, risk alan özelliklerinin çizgilerle özde ifadesini görebilirsiniz.

Her meslek adamı kendi alanında verdiği hizmet ile birey olarak kendi gelişimine, ailesi ve ait olduğu toplumun, ülke ve devletinin, tüm insanlığın refah ve mutluluğuna çalışır. Meslek alanında verdiği hizmetlerin yukarıda sıraladığımız bu çok yönlü değer yaratan özellikleri, meslek adamlarını şeffaf, dürüst ve güvenilir bir iş hayatının güvencesi yapar. Her mesleğin etik kuralları arasında dürüstlük, tarafsızlık ve yetkinlik yer alır. Her meslek adamı, çalışmalarını doğruluk, dikkat ve sorumluluk anlayışı ile yapar. Hukukun ve mesleğin gereklerinin yerine getirilmesine azami dikkat ve özen gösterir. Kuraldışı eylemlere bilerek ve isteyerek taraf olmaz. Tarafsızlığını zayıflatacak ilişki ve faaliyetler içinde yer almaz. Bilgi ve becerilerini sürekli geliştirerek hizmetlerinin etkililik ve kalitesini arttırır. Bu özelliklerde bir duruş göstermek, bu duruşun sürekli ve sürdürülebilir olması sevgi ve emek ister. Bir ömür boyu yaşam biçiminiz olacak bu ilke ve değerler ile yaşamak kendini gönülden mesleğe adamak ile mümkündür. Böylesi bir ömre bedel adanmışlık ise gönlünde meslek sevgisi ile olur.

Meslek adamı olmak, bir insanın bilgi ve becerileri ile ifade bulmasıdır. Değer yaratarak verici olmasıdır. Bu nedenle sevginin yanı sıra emek ister. Bu emek, sürekli iyi bir öğrenci olmayı, yenilikler ve değişimi kendini geliştirme ve olgunlaştırma fırsatı olarak görmeyi gerektirir.

Bu değerlendirmelerimizden de anlaşılacağı üzere, toplumun demokratikleşme ve kalkınma sürecinde meslek adamları önemli birer paydaş olarak ortaya çıkmaktadırlar. Her bir devlet adamının, her bir siyaset adamının aynı zamanda birer meslek adamı olduğunu düşünürsek, bu tespitimizin önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle toplumumuzda meslek adamlığına olan duyarlılığın ve farkındalığın yaratılması bir yurttaşlık sorumluluğu olarak görülmelidir.

Bu süreçte; meslek adamlarına, meslek kuruluşlarına ve devlete düşen görev ve sorumluluklar bulunmaktadır.

Meslek adamlarımız; mesleğin, meslektaşlığın karşılıklı sevgi ve saygı ile değer kazanacağını, birlikte başarma becerisi ile ilerleyeceğini unutmamalıdırlar.

Meslek kuruluşları; mesleğin, meslektaşların tanınması, takdir edilmesi, gelecekte de ifade bulması, saygı görmesi için çalışmalar yapmalıdır.

Devletimiz de imkanları ile bu süreçte motivasyonun sağlanmasında itici güç olmalıdır.

Dürüst ve şeffaf bir toplumun, demokratik ve kalkınmış bir ülkenin saygın yurttaşları olmak istiyorsak gerçek meslek adamlarına çok ama çok ihtiyacımız var !...


Ali Kamil UZUN, CPA, CFE
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu Başkanı
alikamil.uzun@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Baba sözü…

Hoş geldin yeni yaşım!..

SAWYER'S İç Denetçiler için Rehber Kitabının Türkçe Çevirisi Üzerine...