Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim...


Bir babalar günü daha geldi. Birileri sevinçle babalarına koşacak, kollarında ne kadar güvende olduğunu bir kez daha hissedecek. Kimileri de belli etmezse de, yaşları ne olursa olsun derin bir özlemle babalarını anacak. Hepimizin bugünü karşılayacak ruh hali farklı olsa da ortak noktamız, birer “baba” figürümüzün olmasıdır.

Peki nedir baba?

Baba, benim için sevgi, çalışkanlık, emek, koruma; özlem, boşluk, hatıralar demek.  

Babamı 1991 yılında kaybettim. Yani 23 sene önce. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen babamı kaybetmenin acısını halen içimde yaşıyor, babasız olmanın boşluğunu içimde ilk günkü canlılığıyla hissediyorum. 

Babam, Karadeniz’in bir köyünde İstanbul’a gelmiş, alın teri ile bizi büyütmüş biriydi. Çok iyi bir inşaat ustasıydı. Yaptığı işin en iyisini yapıyordu. İlkokulu bile bitirmemişti. Ancak kendini çok iyi yetiştirmişti. En büyük hedefi de benim okuyup meslek sahibi olmam ve iyi bir yere gelmemdi.
Babam beni her zaman korur, kollardı. İhtiyaç duyduğumda, ben söylemeden öğütleri ve nasihatleriyle yaşamıma hep yön verirdi.
Babamı büyüdükten, bir kariyer sahibi olduktan sonra kaybettim. Babam, beni koruyup kollamış, deyim yerindeyse kanatlanıp uçmaya hazır hale geldiğimde kaybetmiştim.
Oysa babasını henüz küçükken kaybeden, yaşamı boyunca ihtiyaç duyacağı sevgiye hasret kalan, Soma faciasında, babalarının cansız cesetlerinin yer altından çıkarılmasını günlerce bekleyen evlatlarımız gibi nice çocuk da var. Bugün, basında çıkan babalar günü haberlerini okurken, çok kısa bir süre önce sarıldıkları babalarının yokluğunu en acı şekilde bir daha duyacaklar.
Evet, herkesin bir babası var. Kiminin artık fiziki olarak çok uzaklarda; kiminin hemen yanı başında. Nerede olursa, ne kadar uzakta olursa babalarımızın en önemli ortak noktası karşılıksız sevgidir.
Herkesin babalar gününü kutluyorum. Yazımı Can Yücel’in şu şiiriyle bitirmek istiyorum:

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim...

Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezberledim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40'ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul'a
Bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim...

 Ali Kamil UZUN, CPA, CFE, MA, CRMA, CAC
 
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu Başkanı
 
 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Baba sözü…

Hoş geldin yeni yaşım!..

SAWYER'S İç Denetçiler için Rehber Kitabının Türkçe Çevirisi Üzerine...